Terör örgütü PKK’nın silahlı mücadeleyi sonlandırma ve örgütsel yapısını feshetme kararı, Türkiye gündeminde geniş yankı buldu. 5-7 Mayıs tarihleri arasında yapılan kongrede alınan bu kararların ardından, süreçte Abdullah Öcalan’ın rolü ve gelecekteki pozisyonuna ilişkin üç ayrı senaryo kulislerde konuşulmaya başlandı. Sürecin siyasi ve hukuki boyutları ise tartışılmaya devam ediyor.

Fesih Kararı Sonrası “Demokratik Siyaset” Vurgusu

PKK tarafından yayımlanan açıklamada, örgütün kendi yapısını tasfiye edeceği ve silahlı mücadeleye son vereceği ilan edildi. Açıklamada ayrıca, bundan sonraki sürecin sağlıklı yürütülebilmesi için Abdullah Öcalan’ın yönlendirici bir pozisyonda bulunması gerektiği vurgulanırken, “demokratik siyaset hakkının tanınması” talebi de yer aldı. Bu ifadeler, Öcalan’ın geleceğiyle ilgili yeni bir tartışmayı beraberinde getirdi.

## Kulislerde Dolaşan 3 Öcalan Senaryosu

Siyasi kulislerde yer alan iddialara göre, PKK'nın fesih kararının ardından Öcalan'ın durumu üç farklı senaryo üzerinden değerlendiriliyor:

1. Fiziki Özgürlük Talebi Ama Güvenlik Endişesi Ön Planda

DEM Parti ve örgüt çizgisindeki siyasi yapıların uzun süredir Öcalan’ın “fiziki özgürlüğü” için çağrıda bulunduğu biliniyor. Ancak kulis bilgilerine göre, Abdullah Öcalan’ın İmralı dışına çıkmaya sıcak bakmadığı ve güvenlik endişeleri taşıdığı öne sürülüyor. Bu nedenle, serbest kalma talepleri yerine alternatif çözümler üzerinde duruluyor.

2. İdari Düzenlemeyle Daha Esnek Bir Görüşme Ortamı

Bir diğer senaryo ise, Öcalan’a yönelik iletişim ve temas kanallarının genişletilmesi ihtimali. Bu kapsamda, yeni idari kararlarla daha rahat bir görüşme ortamı oluşturulması, telefon hakkı gibi iletişim imkânlarının tanınması ve DEM Partililerle daha sıkı temas kurulabilmesinin önü açılabilir. Böyle bir adımın, sürecin “diyalog zeminine” oturmasına katkı sağlayacağı iddia ediliyor.

3. Yeniden Partileşme ve Meclis Senaryosu

En dikkat çeken senaryolardan biri ise DEM Parti’nin olağanüstü kongreyle yeniden yapılandırılması ve bu süreçte Öcalan’ın kurucu lider ya da sembolik bir figür olarak devreye girmesi. Hatta bu süreçle birlikte Öcalan’a Meclis yolu açılıp açılmayacağı da kulislerde konuşuluyor. Ancak mevcut anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu, terör suçundan hüküm giymiş kişilerin siyasi faaliyette bulunmalarına kesin şekilde engel teşkil ediyor. Bu durum, üçüncü senaryonun yasal zeminde uygulanabilirliğini neredeyse imkânsız kılıyor.

Hukuki Duvar: Anayasa ve Partiler Kanunu Engel

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Siyasi Partiler Kanunu’na göre, ağır suçlardan hüküm giymiş kişiler hiçbir şekilde siyasi parti kuramaz, yöneticilik yapamaz ya da seçimlerde aday gösterilemez. Bu nedenle Abdullah Öcalan’ın doğrudan siyaset sahnesine çıkması şu anki yasal zeminde mümkün görünmüyor.

Ancak siyaset kulislerinde zaman zaman gündeme gelen bu tür tartışmalar, bazı çevrelerin süreç üzerinde yeni denklemler kurmaya çalıştığını da gösteriyor.